Bilbao'dan günübirlik gidebileceğiniz Castro Urdiales & San Juan de Gaztelugatxe rehberi
Araba ile adım adım Kuzey İspanya
turumuzda size bu sefer Bilbao’dan arabayla günübirlik gidebileceğiniz iki
yerden bahsetmek istiyorum: Castro Urdiales ve San Juan de Gaztelugatxe. Evet,
Bilbao çok güzel bir şehir ve gezilecek, yiyip içilecek yerleri var,
sıkılmazsınız, ama bence iki gün kâfi. Hazır buraya kadar gelmişken büyük
şehirlerin dışına çıkalım, hatta biraz doğada yürüyüş de yapalım diyorsanız bu
blog yazısı tam da sizin için! :)
Castro Urdiales
Innsmouth kadar olmasa da Castro Urdiales de çok sevimli bir yer :) |
- Bilbao’dan araba ile 30 dakika
- Gezmek için yarım gün yeterli
Castro Urdiales’e giderken
aslında Bilbao’dan ayrılmıyorsunuz, hepten Bask bölgesinden ayrılmış
oluyorsunuz çünkü burası Cantabria bölgesinde :) Ama gözünüzde büyütülecek bir
şey yok çünkü Kuzey İspanya’da çok bölge var ve hepsi birbirine yakın.
Burası çok turistik bir şehir
değil ama biz sevdiğimiz için iki defa ziyaret ettik. İkisinde de temmuz ayında
gitmiş olmamıza rağmen hava tamamen şansa göre değişiyor. İlkinde güneşli bir günde gitmiştik, ikinci gidişimizde ise yağmur ve rüzgardan
uçacaktık (hatta YouTube’daki vlogumuzda bu anları saniye saniye kaydetmiştim :)
Garip ama ben buranın yağmurlu halini daha çok sevdim...
Biz hep gittiğimizde orada sevdiğimiz
küçük, sevimli, kendi halinde bir kafe olan Kraken’da kahvaltı ettik.
Burada minik sandviçler ve farklı farklı tortilla’lar (ton balıklı, jamonlu
falan da yapıyorlar) bulabilirsiniz (ben sade tortillacıyım) Kahvaltı için
uygun menüleri de mevcut (bknz. alttaki fotoğraf). En çok da burada oturup
mutlu mesut kahvaltı eden ve arkadaşlarıyla çene çalan İspanyolları izlemek
hoşuma gidiyor. (Bu arada belki "Kraken" isimli bir kafede oturduğumuz için, belki de yağmurlu ve fırtınalı bir havası olduğundan, burası bana Lovecraft'ın "The Shadow over Innsmouth"'ta anlattığı kasabayı hatırlattı :) Yerel halkın balıkçılıkla uğraşması da cabası...)
İspanyolların tipik kahvaltıları |
İsmi manidar Kraken kafe |
Kahvaltı ettikten sonra biraz
deniz kıyısında yürüyüp az ilerdeki Romalılardan kalan taş köprüyü (Puente
Romano Medieval) görmeye gitmelisiniz. Köprünün üzerinden kayaları döven
dalgaları ve bağıra çağıra uçan martıları izleyebilirsiniz. Sonrasında tepenin üzerine
doğru devam ettiğinizde sağınızda bir şato (Castillo de Santa Ana) ve deniz
feneri göreceksiniz (biz en son 2021’de gittiğimizde restorasyon çalışmaları
vardı), solunuzda ise tarihi, gotik bir kilise (Iglesia de Santa Maria de la
Asuncion) gözünüze çarpacak. Biz şatoyu ve deniz fenerini nedense iki sefer de
ziyaret etmedik ama kiliseye girdik (giriş ücretsiz). Hatta ilk gittiğimizde
kilisede bir evlilik törenine rastlamıştık.
Romalılardan kalma köprü |
Santa Maria kilisesi |
Buraları gezdikten sonrası size
kalmış. Sokaklarda yürüyüp dükkanlara bakabilirsiniz. İsterseniz buradan ançüez
(anchoas), queasada (cheesecake gibi bir tatlı) ve sobao (tereyağlı sade kek)
alabilirsiniz. (Quesada ve Sobao aynı zamanda Santillana del Mar adında
şirin bir köyde de çok meşhur. Oradan da alabilirsiniz).
Anlattığım tüm yerleri YouTube kanalımızdaki vlog’dan da görebilirsiniz!
San Juan de Gaztelugatxe
San Juan de Gaztelugatxe |
- Orman ve denizin ortasına
kurulmuş minicik bir kilise
- “Gastelugaçe” diye okunuyor
- Bilbao’dan araba ile 45 dakika
- Gezmek için yarım gün yeterli
- Giriş bedava! Ama önceden şuradan online
rezervasyon yapıp bilet almanız gerekiyor.
- Drone çekimi yasak :(
Eğer gitmeden önce buranın
fotoğraflarına baktıysanız “burayı nereden gözüm ısırıyor acaba?” diye merak
etmiş olabilirsiniz. Hemen söyleyeyim, burası Game of Thrones dizisindeki Dragonstone
sahnelerinin çekildiği yer! Ve kesinlikle Daenerys ve ejderhaları olmadan da çok
etkileyici bir havası var. O yüzden dizinin hayranı olsanız da olmasanız da gitmenizi
öneririm.
Önce gidip arabanızı park edip
doğal park alanına giriş yapıyorsunuz. Ormanın içinden patika yoldan yürümeye
başlıyorsunuz. Sonra bu yol sizi küçücük bir adanın üzerinde, dağın tepesine
kondurulmuş gibi duran minicik bir kiliseye götüren ince bir köprüye çıkıyor.
Bu ince taş köprüden geçip 241 basamağı tırmanarak kiliseye varıyorsunuz. “Aman
o kadar basamağı neden çıkayım, uzaktan bakarım” demeyin çünkü bu kilisenin
çanını üç kez çalmanın iyi şans getirdiğine inanılıyor!
Peki biz ince taş köprüyü geçip
241 basamağı çıkıp kilise çanını 3 kere çaldık mı? Hayır. :( Ama tembellikten
değil, köprüyü kapattıkları için… Taş köprü fırtına sonrası hasar aldığı için
ve kiliseye başka gidiş yolu da olmadığı için sadece uzaktan el sallayabildik
kiliseye. Yine de fotoğraf çektik, dağda yürüyüş yapıp bol oksijen
aldık.
Eğer buraları ziyaret ederseniz izlenimlerinizi
bizimle paylaşmanızı çok isteriz! Instagram hesabımızdan bize ulaşabilir
ve fotoğraflarınızda bizi etiketleyebilirsiniz.
Kuzey İspanya'daki bir sonraki durağımız bu yazıda da adı geçen masallardan çıkmış gibi görünen sevimli köy Santillana del Mar! Blog yazısını okumak için buraya tıklayın!
¡Ciao!
Yorumlar
Yorum Gönder